İş Gücünde Dijital Beceriler Geliştirmek

Bir şirketin dijital dönüşüme ne kadar uyum sağladığı, o şirketin başarısını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Teknolojik yeniliklere adapte olarak iş biçimlerini destekleyen şirketler, iş gücüne özel, esnek ve başarılı bir dijital dönüşüm programıyla çağa ayak uydurabilir ve yeniliklere daha kolay uyum sağlayarak ticari rekabette öne geçebilir. İşletmeye özel hazırlanan analizlerle, uzun vadeli planlama, sistemleştirme ve sürekli destek içeren dijital dönüşüm uzmanlığı desteği alan şirketlerde dijital dönüşüm, yüzünü geleceğe dönen bir ticari alt yapıyla üstün performans getirir. Bu altyapıyla birlikte, çalışanların dijital becerilerde donanımlı olması da, bütünsel bir dönüşüm kültürünü oluşturmayı sağlar. Dijital beceriler, belirli dijital öğrenimler ya da kazanımlardan uygulanmasından ziyade, yeniliklere açık, sürdürülebilir ve uzun vadeli öğrenmenin benimsenmesi anlamına gelir. Bir şirketin entegre dijital alt yapısı ile iş gücünde sağladığı dijital beceri donanımı bütünsel olarak şirketin dijitalleşme anlayışını oluşturur.

Dijital dönüşümle birlikte, tüm alanlarda iş yapma biçimleri dönüştü. Bu nedenle, hangi alandan olursa olsun çalışanların iş gücünü dijitalleştirmesi ve şirketlerin de çalışanlarının yetkinlik gelişimi konusuna odaklanarak, bunu kurumsal dönüşümün bir parçası olarak görmesi gerekiyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun araştırma verilerine göre, iş gücünde ihtiyaç duyulan nitelikler değişiyor. Forum’un Geleceğin Yetkinlikleri Raporu’nda, 2025 yılında bugün kullanılan yetkinliklerin %40’ının değişeceği belirtiliyor. Son aylarında olduğumuz yılı saymazsak yalnızca 3 yıl sonra bugünkü iş gücü epeyce değişmiş olacak. Oysa konuya ilişkin mevcut veriler, çalışanların buna hazırlıklı olmadığı yönünde. Saleforce araştırma şirketinin küresel verilerine göre, çalışanların çoğu, işinin geleceği için yetersiz olduğu kanaatinde. Küresel iş gücünün %75’inden fazlası (Birleşik Krallık’ta bu oran %80 olarak belirtiliyor) dijital bir dünyada çalışmaya hazır hissetmeyen çalışanlardan oluşuyor. Katılımcıların %45’i “teknolojik değişimin hızından bunalmış hissettiklerini” ifade ediyor.

Kurumsal hayatta, çeşitli insan kaynakları terimleriyle çalışanlar kategorilere ayrılıyor. Beyaz yaka ve mavi yaka en sık kullanılan ve belki de en bilinen terimlerdi. Son yıllarda, bu terimlere bir de bilginin ön planda olduğu “altın yaka” ve yüksek tahsil gerektirmeyen, beceriye dayalı bazı işler için “yeni yaka” robotların iş dünyasındaki iş gücü için de “metal yaka” terimleri eklendi. İş dünyası dijital dönüşüme evrilirken, dijitalleşmenin hızlı yükselişi insan kaynakları uzmanlarına göre “dijital yaka” terimini doğurdu. Zamanla farklı türevlerini de duyabileceğimiz tüm bu terimler, çeşitli iş kollarında farklı iş güçleri için bir takım yetenekler ve donanımlar geliştirilmesi gerektiği anlamına geliyor. Ancak tüm sektörlerde, tüm çalışma alanlarında dijital çağın gerektirdiği “dijital beceriler” artık hemen her çalışanda aranan nitelikler haline geldi.

Çalışanların iş gücünde dijital beceriler geliştirebilmesi için eğitim desteği alması, atölyelere katılması ve çeşitli uygulama çözümleriyle iş gücünde dijital becerilerini geliştirilmesi ve teknolojik yeniliklerin iş gücüne özel yansımalarına adapte olması kritik önem taşır. Bu noktada “dijital beceri” aslında “bazı dijital programları bilmek” gibi dar bir kapsamda değerlendirilmemeli; bir yaklaşım geliştirmek ve sürdürmek anlamında değerlendirilmeli. Teknoloji gelişirken, iş yapma biçimlerinin buna adapte olması açısından bu yaklaşımın geliştirilmesi büyük önem taşıyor.

İş süreçleri sürekli olarak dijitalleşmeye ve teknolojik yeniliklere adapte olmaya devam ediyor. Yapay zekâ, otomasyon, nesnelerin interneti, EDI çözümleri, robotik süreç otomasyonu (RPA) ve benzeri çözümler entegre şekilde yönetilebiliyor. Bu sayede yapay zekâ teknolojisiyle gelen büyük verinin işlenmesine ve yönetilerek, işleyişe ve iş kararlarına yön vermesine olanak sağlıyor. Teknolojiyle, iş gücünü dönüştürmek, çalışanların yeteneklerini daha verimli kullanabilmesini de destekliyor. Dolayısıyla dijital yakalı çalışanlar için kuruluşların iş süreçlerini entegre dijital çözümlerle donatmaları, dijital iş gücünün gelişmesi için çok değerli bir iş yatırımı haline geldi.

Dijital becerilerin geliştirilmesi, bütünsel olarak algılanmalı ve kuruluştan bağımsız düşünülmemelidir. “Büyük İstifa” ve “Sessiz İstifa” kavramlarının konuşulduğu küresel iş dünyasında, dijital dönüşümle çalışanların dijital becerilerini geliştirmeye teşvik edilmeleri, çalışanın işe bağlanmasını ve kuruluş hakkında pozitif duygular geliştirmesini destekler. Konuyla ilgili yazıya buradan ulaşabilirsiniz : link

Dijital becerileri geliştirmek, yalnızca bir takım dijital programların eğitimini almak ya da dijitalleşme üzerine bilgi edinmekten ibaret değil. Dijital becerileri geliştirmek, sürekli ve bitimsiz nitelikteki dijital dönüşüme ve ilgili niteliklere haiz olmak üzere öğrenmeyi ve yenilenmeyi sürekli kılmakla mümkün olur. Bu noktada önemli olan, konunun bir kültür geliştirmek olduğunun farkında olmaktır. Dolayısıyla bu, bir hedef ya da donanım unsurundan ziyade, içselleştirilmesi gereken bir yaklaşım ve anlayış olarak benimsenmelidir. Hiç bitmeyen ve koşulları değişen bir süreç olarak algılanmalıdır.

Teknolojinin sürekli gelişimine ve iş dünyasının baş döndürücü dijital dönüşüm hızına adapte olmak isteyen kuruluşların, bu anlamda çalışanlarını teşvik etmeleri, çözümler sunmaları ya da bu anlamdaki adaptasyonu ödüllendirmeleri, kümülatif olarak sinerjinin gelişmesine büyük katkı sağlayacaktır. Aynı zamanda, kurum içi iletişim açısından bakıldığında, çalışanlar ve karar merci arasında iletişimin iyileşmesine ve kurumsal kültürün çağa uyumlanmasına katkı sağlar. Bu yenilikçiliği destekleyen ve benimseyen duruş, kuruluşun uzun vadede itibar yönetimine olumlu etkilerle hizmet eder.